Birçok mecranın olduğu gibi, Linkedin'in de ilklerindenim. Çoğunuzun benimle bağlantılı olmasının sırrı budur. Çıkan her dijital ürünü test eden o meraklı kişi olarak mutlaka dijital iz bırakırım. Sonra döner çalışıyorsa kullanırım. Şimdi size bir girişimcinin anotomisini değil, röntgenini paylaşacağım. Hem beni tanıyacaksınız, hemde içimizdeki döngünün biçimini, zamanla nasıl şekil aldığını inceleyeceksiniz. Böylece ülkede alınan her yanlış kararın, atılan eksik adımın insanı nasıl etkilediğini daha iyi göreceksiniz. Hiçbir çöküşün tesadüf olmadığını yıllar size söyleyecektir. Ayrıca deprem bölgesinde her şeyini kaybedenlere umut olmasını da diliyorum. Sıkmadan, hap hap bir seri olacak. Her bölümün sıfırdan yükselmeniz için cesaret vermesi arzumdur. Vazgeçmemek için hep bir nedenimiz vardır..
- 1989 doğumluyum. Karaman'da doğmuşum. Berlin duvarını yıkan bebekleriz biz. Annem ve Rahmetli Babam Almanya'da gurbetçidir. 8 aylıkken karayolu ile Berlin'e götürmüşler. 1992 yılında da bizimkiler İstanbul'a kesin dönüş yapmışlar. İlkokula okuma yazma, dört işlem bilerek başladım. Kırk kişilik sınıfta takdir belgesi alabilen dört öğrenciden biriydim. Varlıklı bir durumdan sıfıra düşmenin ne demek olduğuna şahit olduğum bir çocukluk dönemim oldu. Başta şımarıklık ve kıskançlıkla başladığım iş hayatına, sonra mecburiyetler çerçevesinde devam etmek zorunda kalmıştım. 11 yaşımdan beri iş dünyasının her yüzüne tanıklık ettim, etmeye de devam ediyorum..
- 14 yaşımdayken Ortadoğu Gazetesi'de ilk köşe yazımı yazmıştım. Bu konuda Mehmet Müftüoğlu'nun çabasını ve Rahmetli Zeki Saraçoğlu'nun desteğini unutamam. Gazetede yayınlanan yazım siyaset üzerine değildi, Abel Xavier 'i Metin Oktay'da imzayı attığı basın toplantısından itibaren izliyordum. Annemin doğum gününde beni kırmamak için yayınladıkları bir yazıydı bu. Benim ilk başarım değildir. Dediğim gibi ilkokul dönemim ve arası da başarılarla doludur. Gazeteye başlamamın nedeni Türkçe öğretmenimin derste; 'ne iş yapmak istiyorsanız o işin kurumuna gidin, gerekirse çaycılık yapın ama başlamak için ısrarcı olun' demesiydi. Cidden gazeteye yazılarımı alıp; 'ben köşe yazarı olmak istiyorum ama çaycılıkta olsa yaparım' demiştim.. :)
- Üniversite'ye kadar bir sürü ilginç başarı deneyimlerim ve başarısızlıklarım oldu. Liseden atılıp açıktan bitirmem bir örnek. Birçok iş tecrübemde olmuştu. Kasaplık, eczacılık, garsonluk, kuaförlük, komilik, devremülk satışı.. İş hayatına çok erken başlamanın eksileri olduğu kadar artıları da oluyor ama eksisi artsından çoktur. Çocuk, çocuk kalmalı. Ekonomik düzeni sevememin kökünde bu adaletsizlikler vardır. Bizde normal karşılanması da hiç alışamadığım bir durumdur. Üniversite demişken, cemaatlerle ilk keskin çatışmamı burada tecrübe ettim. Kulüp başkanlığı ilk takım çalışması yönetim deneyimimdi. Kurumlarla iletişimi ve networkün (ilişki ağının) nasıl bir öneme sahip olduğunu bu dönemlerde daha iyi anladım. Akademik camianın kutuplarını, siyasi organizasyonlarda kimsenin derdinin aslında ülke olmadığını üniversite öğretti bana.O zaman 'startup' kavramı yeni filizlenmişti. Üniversite'den E-Tohum buluşmalarına giden arkdaşlarımdan biraz anlamaya çalışıyordum. Bizim kuşakta 'zeitgeist' zehirlenmesi yaygındır. Böyle çılgınca yenilikler bizi hep kışkırtmıştır..
- Üniversiteden geldiğimde kendime söz vermiştim. 30 yaşıma kadar tüm riskleri alıp geriye döndüğümde içimde ukte bir şey bırakmayacaktım. Öyle de yaptım. Düşündüğüm gibi yaşamak mottomdu. Bir sözüm şakada olsa onun bir gün gerçekleşmesi muhtemeldi. Bu sebeple gerçekleştiremediğim iddiamda olmadı. Sadece zamanlamalarım şaşmış olabilir. Vaadlerim ise hep hayat bulmuştur. Yirmili yaşlarımda hem çok çalışıyordum, hem çok eğleniyordum. Ne yaşıyorsam zirvesinde tadını alıyordum. Şimdi karşınızda kendisine bu sözü tutmuş biri olarak konuşuyorum. 2011 'de üniversiteden mezun olunca içimdeki boşluğu yayıncılıkla kapatmak istedim. Kendi mesleğimi sevsemde başkasının parasına hükmetmek bana ürkütücü geliyordu. İlk yayın markamı büyütme çabam, aynı yıl içinde TamKaynak ile oldu. O yıllarda sanatçılara, akademisyenlere gidip uzmanlıklarını, hayatlarını ve tecrübelerinı anlatmalarını istiyorduk. Video kayıtlarına logo, kj ekleyip Youtube'ye aktarıyorduk. Blokta yazılar yayınlıyorduk. Video işi zulüm gibiydi ama keyifliydi de. 2014 yılına kadar çekimlere devam ettim. Kurguların zamanlaması vaktinde olmuyordu. Tamamen kadromuz öğrenciydi. Ve gerçekçi olalım hepimiz fakirdik. Ben yorulmuştum. Paraya çeviremeyince devam etmemeye karar verdim..
- 2015 yılında bir arkadaşım dünyadaki tüm iş ilanlarını bir araya toplayan arama motoru fikrini canlıya almıştı. Site araryüzü çok gelenekseldi. Gelir elde etmekte zordu. O dönem Tinder popülerdi. Bunu Tinder formatına çevirip iş arayanlarla işvereni eşleştiren bir şeye çevirelim dedim. Kabul etti. Ben ilişki ağımı bu konuda çalıştırmaya başladım. İsim paylaşmayacağım. Yatırım teklifi de geldi ama teknik yetersizlikten kaynaklı o dönem yatırım almamak gerektiğini düşünmüştüm. Yatırımcıya beklemeyi önerdim. Çünkü kimseyi dolandıramaz, kandıramazdım. İçimde çalışmanın ilerleyişine inanç oluşmamıştı çünkü. Fikir güzel olsa da en büyük enstrüman teknik arayüzdeydi. Farklı işlerde de maddi koşullar zorlayınca ben ayrıldım. Ortakta devam etmedi. Etseydi fırsatı kaçırdığım için pişman olurdum ama şimdiki kadar üzülmezdim. Eş zamanlı prodüksiyon işlerine para yatırdım. Orada da elime yüzüme bulaştırdım. Bu arada yatırımcı size gelip yatırım yapmak istiyorsa onu bekletmek ayıpmış. Bunu geç algıladım ama siz dikkat edin. Ya red edin, ya da kabul. Arası diye bir şey yokmuş. Olmayınca olmuyor işte, ya da olmamalıymış..
- 2016 hayatımın dönüm noktası yıllarından biridir. Bir insan sahip olduğu her şeyi aynı anda kaybedebilir mi sorusunun yanıtını yaşayarak öğrendiğim bir yıldı. Abartmıyorum. Bunu her manada yaşadım. Tamam motosikletim hariç :). O dönemde 40.000 TL de borcum vardı. Bildiğin onca yıllık birikim çöptü. Nerede hata yapmıştım? Ne çok hata yapmıştım.. İşte bu bunalım dönemimda Aysıla adında TamKaynak dönemimden bir dostum; 'biz niye devam etmiyoruz' diye sordu. Sanki bu soruyu sormasını bekliyormuşum gibi heyecanlandım. 'Doğru, biz bu işi bitirmedik' dedim. Tabi ki dijital dergi, youtube kanalı olarak işe başlamayacaktım. Çağa uygun, yenilikçi bir adım atarak içeriği biz değil, bu sefer daha önce kayıt ettiğimiz değerler üretecek, hatta bizde kendi kendilerine yayınlayacaklardı. Hemen çalışmanın ön kurgusunu şekillendirdim. 23 Ağustos Facebook'ta ekip çağrısı paylaştım. İşte Aytunga'da böyle doğdu.. Gerçekten yaptığım bir delilikti. 40.000 TL 'ye o zaman hala son model araba alabiliyordunuz. Artık tam anlamıyla bir startup yolculuğu benim için henüz yeni başlıyordu..
(Devam edecek)

Comments